‘Kekemelik sadece konuşma bozukluğundan ibaret değildir’

Kekemelik o kadar fazla bileşene tabi olabileceğini ifade eden uzmanlar, kekemelik sorununun çözümünün, dil ve hitabe terapistleri tarafından bireye özgü terapi planları ile mümkün olduğunu bildirdi. DİLGEM’de Dil ve Hitabe Terapisti olan Anıl Güler, kekemelik konusunda bilgiler verdi. Güler, bireyin ne anlatmak istediğini kesinkes bildiği fakat istem dışı, tekrarlayan ses uzatmaları ve kesilmeleri nedeni ile konuşmasındaki akıcılığının negatif etkilendiği bir bozukluk olarak tanımlanan kekemeliğin böylece çok bileşene tabi olabildiğini aktardı.
Güler, kekemeliğin tedavisi mümkün bir sorun olduğunu belirterek, “Kekemelik seslerin, hecelerin veya tek heceli kelimelerin tekrarı, seslerin uzatılması ve bloklar biçiminde görülebilir. Kekemelik sorununun çözümü, dil ve tavır terapistleri tarafından bireye özgü terapi planları ile olası” ifadelerini kullandı.
“Kekemelik yalnızca söylev bozukluğundan ibaret değildir”
Birçok insanın kekemeliği öncelikli olarak konuşma sorunu olarak düşündüğünü aktaran Güler, “Bozukluk tanımı gerçekte sadece tekrarlar, uzamalar ve bloklardan oluşmaz. Kekeleyen insanla, söylev güçlüğü çekmelerine karşısında değişik negatif hissi tepkiler yaşayabilirler. Örnek tahsis etmek gerekirse, konuşma sırasında gerginliğe ve mücadeleye yol açabilecek veya en ince ayrıntısına kadar konuşmaktan kaçınmaya çalışabilecek fikirler, üzüntü ve utanç duygularını içerir. Diğer ırk ise buna olumsuz tepki verebilir. Örneğin, kekeme çocuklar konusunda kendi akranları kadar zorbalığa maruz kalabilir ve yetişkinler ise işyerinde mobbing ya da ayrımcılığa uğrayabilmektedir. Bu tür tepkiler bile kekeme bireylerin ne bildirmek istediklerini zorlaştırabilir. Özetle kekemelik yaşam kalitesini kayda değer ölçüde düşürebildiği biliniyor. bu nedenle kekemelik sadece kekemelik değildir. Çünkü bu durumun insan hayatını tüm yönleriyle etkilediğini biliyoruz” dedi.
“Kekemelik değişkendir”
İnsanların her durumda aynı şekilde veya aynı miktarda kekelemediklerini söyleyen Güler, “Bu, durumun en sinir bozucu yönlerinden biri olabilir. Çünkü konuşmacılar ne vakit kekeleyeceklerini ve ne zaman kolayca konuşabileceklerini tekrar tekrar varsayım edemezler. Kekemeliğin bu öngörülemez tavrı, bireyin ebeveynlerinin, öğretmenlerinin ve akranlarının kafasını karıştırabilir. Çünkü kişinin neden bir durumda akıcı olduğunu, fakat diğer durumlarda neden kekeleyip uğraş ettiğini merak edebilirler. Bunun nedeni, konuşmacının yeterince uğraş göstermemesi yok, kekemeliğin istikrarsızlık göstermesidir. Kekeme birey ve onu dinleyenler bu değişkenliği beklemeyi ve kabul etmeyi öğrendikçe, kekemelikle üatesinden gelmek daha kolay hale gelir” açıklamalarında bulundu.
“Kekemelik karmaşıktır”
Güler, sözlerine şöyle devam etti: “Bir asırlık araştırma, çoğu teoriye yol açtı oysa tek bir hakiki vardır. Kekemelik basit değildir. Bu psiko-mantıksal bir sorun değildir. Duygusal sıkıntıya neden olsa bile. Ebeveynlerden kaynaklanmaz. Ebeveynler çocukların kekemelik yaşamalarında önemli bir rol oynamasına rağmen ve bu sadece maddesel bir sorun değildir. Kekeleyen ırk ayrıca anatomi hem de fizyolojide ince farklılıklar gösterir. Kekemelik aynı ailede ansızın artı kişide görülür. bu nedenle kalıtımsal bir bileşen olması muhtemeldir ve nörolojik farklılıklarla hem yapısal ayrıca de fonksiyonel ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Bu gerçekleri kavramak ,kekeleyen insanların ve ailelerinin yaşadıklarını daha iyi anlamayı öğrenmelerine asistan olabilir”.
İnsanların kekelerken yanlış bir şey yapmadıklarını gösteren Güler, “Tıpatıp başkalarının oluşturacağı gibi konuşmaya çalışıyorlar. Konuşmalarından veya ayrı olmaktan utanıyorlarsa, konuşmakta zorlanırlar ve kaçınmaya çalışırlar. Eğer konuşmaları hakkında utanç duyuyorlar ya da çekiniyorlarsa büyük ihtimalle sohbeti kesmeyi istiyorlardır. Bu, sorunu daha da kötüleştirir ve bozukluğun etkisini arttırır. İnsanlar kekemeliğin sıradan olduğunu bilseler, o süre daha özgürce ve kolay iletişim kurabilirler. Bazı şeyleri kekeleyerek söyleseler bile karşısındakilere kendini anlatabilir. bu nedenle, kekemeliğin kabulü başarılı iletişimin anahtarıdır. Ebeveynler, öğretmenler, arkadaşlar ve diğerleri, yalnızca bir kişinin ne söylediğini nasıl söylediğinden daha kayda değer olduğunu kabul ederek kekeleyen insanlara takviye edebilirler” diye konuştu.
“Kekemeliğin tedavisi var”
Kekemelik için evrensel bir tedavinin olmamasına karşın tedavi ile kekemeliğin etkilerinin azaltılmasında asistan olunabildiğini aktaran Güler, sözlerini şöyle tamamladı: “Ufak çocuklar çoğunlukla kekemeliğin tamamen üstesinden gelirler ve birçok terapi olmadan iyileşir. Ancak hangi çocukların kendi başlarına iyileşeceğini ve hangilerinin yardıma ihtiyacı olacağını anlamak imkansızdır. Daha büyük çocuklar, ergenler ve yetişkinler yaşamları her tarafında bir şekilde kekelemeye devam edebilirler oysa uygun tedavi ve destekle kekemeliğin bütün belirtilerinden kurtulup etkili iletişimciler olabilirler. Çare, akan konuşmadan daha fazlasına odaklandığında en fazla verime ulaşılır”.
DİLGEM’in Kurucusu, Özel Eğitim Öğretmeni Kürşat Arıkmert ise “Kekemelik, yalnızca kekemelikten daha fazlası olduğu için, tedavisi, gözlemlenebilir hitabe akıcılıklarından daha fazlasını ele almalıdır. Bu bozukluğu bir tüm halinde düşünüp ele almak, insanların kekemeliğin yaşamları üzerindeki etkisini azaltmalarına muavin olmanın anahtarıdır” dedi.