Neredeyse her aile çocuğuna bu teşhisi koyuyor, gerçek ise bambaşka

Ebeveynler özellikle hareketli çocukları için ‘Benim oğlum hiperaktif’ tanımlamasında bulunurken, dersi iyi dinlemeyen çocukları için ise ‘Uyarı eksikliği var’ yorumunda bulunuyor. Dikkat eksikliği ile başlayan süreci ise uzmanları anlattı. Uyarı eksikliğinin kalıtsal yolla aktarılan, beynin nörogelişimsel bozukluğu olduğunu açıklayan Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Mektep Öncesi Öğretmeni Zahide Topal, “Çocukların duygu durumunu, bilinçsel işlem becerilerini, günlük hayat deneyimlerini, sosyal becerileri etkileyen anormal bir fonksiyondur” dedi.
İşte belirtileri
Dikkat eksikliğinin belirtilerini sıralayan Topal, “Günlük yaşam deneyimlerinde belirlenmiş noktalara uzun zaman odaklanamama, bahşedilen yönelgeleri yerine getirememe gibi aileler, ‘Hocam bundan başka siz bakın’ diyerek geliyorlar. Yönelge takibi ise çocuk yemek yemek gıda, kaşığı tutması gerekiyor, ‘Hadi kaşığı tut, çorbanı iç’ dediğimizde yapamaması” diye konuştu.
Uyarı eksikliğinin bir sonraki evresi ‘hiperaktivite’
Uyarı eksikliği olan bir çocuğun uzun zaman özel eğitimden uzak kalması durumunda sürecin hiperaktivite olarak kendini gösterdiğini ifade eden Zahide Topal, “Dikkat eksikliğine hiperaktivite eklendiğinde, uyarı eksikliğinin belirtileri devam etmekle birlikte yanına hiperaktivitenin özellikleri de ekleniyor. Kalabalık bir ortamda çocuk sıra beklerken epeyce zorlanır. 12 parçalı puzzle etkinliğinden çok ivedi sıkılır, kendine ait eşyaları çok ivedi kaybeder” ifadelerini kullandı.
Her aile çocuğunu hiperaktif olarak tanımlıyor
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Topal, “Çocuklarımızın günlük yaşamlarındaki dinamik, kesintisiz yerinde duramayan, oyunlara katılan haliyle hiperaktivitenin davranışlarını birbirine karıştırmamalıyız. Biz, fiilen olağan bir şekilde oyun oynayan, iletişim kuran, jurnal hayat becerilerini yerine getiren çocuklarımıza ‘hiperaktif’ dediğimizde ona bir rahatsızlık ismi koymuş oluyoruz. Bu doğru bir durum yok” dedi.
Küçük yaşlarda bu tanının koyulamadığını ifade eden Zahide Topal, “Çocuğun birazcık daha gelişimini tamamlamasını bekliyoruz. Ancak şüphelerimiz oluyor. Şüphelerimiz ile birlikte erken yaşlarda özel eğitim kurumlarına başvurursak gayet güzel ilerlemeler kat ediyoruz. Dünya genelinde kabul görmüş olan, DSM 5 kriterlerine göre 12 yaşından küçük çocukların en az 6 tane kriteri minimum iki öbür ortamda gösterebiliyor olması gerekiyor. Ev, okul, sosyal ortamlarda bizim bu davranışları görmemiz gerekiyor. Bu süreçte teknolojik aletlerden uzakta tutmamız gerekiyor. Çocuk oyunları dahi olsa televizyon, tablet, telefondan uzak tutmamız gerekiyor. Bu en kayda değer ölçüt. Çocuk ilkokul çağına başladığında ağır ağır başlıca belirtiler kendini göstermeye başlıyor. Akademik derslerdeki başarıda düşüş buna bir örnek. Çocuk sosyal bir çevrenin içinde olduğu için, arkadaşlarının yanında farklılık hissettiğinde çocuğu çok etkiliyor. Bunlara zamanında müdahale edilmez ve özel eğitime yönlendirilmezse, bir takım kaynaklara göre, bunun ileriki yaşlarda, özellikle buluğ çağı çağında, tavır bozukluğu ve daha da öteye giderse şizofreni gibi belirtilerin olacağı kaynaklarda mevcut. Emin bir dille bunlar gerçekleşir diyemiyoruz, her çocuğumuz farklıdır. Her bireyin gelişimi farklıdır. Bu durumu alıkoymak için erken yaşta özel eğitime yön belirleme, özellikle teknolojik aletlerden uzak tutmak çok fazla önemlidir” biçiminde konuştu.
Hamza Emin Sanatkâr